Funda Erdoğan

Sınırlarımız, Sınırlamamıza Engel mi?

Funda Erdoğan

Çocuklar dünyaya sonsuz bir iştahla gelirler. Anneden tutkuyla emilen süt, her objenin ağza götürülerek tanınmaya çalışılması, doyulmayan oyunlar, bitmeyen sorular, talepler, ısrarlar ısrarlar.. Ne pazarlıklar döner evlerde ebeveynler ve çocuklar arasında ki bu pazarlıkların çoğu zaman galibi baştan bellidir.

Çocukların sağlıklı bir şekilde ruhsal gelişimlerini sürdürebilmeleri, kendilerini sevgi ve güven ortamında hissedebilmeleri ile doğrudan ilgilidir. Nasıl ki bebekler, etrafı koruyucu yastıklarla çevrili yataklarda yatırılıyorsa, çocukların etrafını saran dünyanın da bir düzen içinde olması ve kurallarının belirlenmiş olması çocukların kendilerini güvende hissetmelerini sağlar. Çocuklara sınır konulması konusu işte bu noktada ortaya çıkar.

Çocuk gelişim uzmanlarının ısrarla söyledikleri bir söz vardır, “çocuğunuzun mutluluğu için çocuğunuza sınır koyun”. Nedir burada bahsedilen sınır? Sınır nasıl konulur?  Sınır koymakta neden zorlanıyoruz? Sınır koymamıza engel olan kendi sınırlarımız olabilir mi?

Ebeveynler, sınırların hangi durumlarda, ne sıklıkla ve ne şekilde konulacağı konusunda tereddüde düşebilirler. Burada kastedilen sınır, çocuğu çevreleyen ortamda çocuğun güvenliği adına konulan kurallar ve yaşam alanındaki rutinlerdir. Çocuk, özbakımını sağlayan kişilerden “güvendesin, değerlisin ve korunuyorsun” mesajını almak ister. Sınırlar, sevgi ortamında konulan adil ve tutarlı kurallara işaret eder.

Sağlıklı gıdalar ile beslenmenin önemine inanan bir ailenin üyesi olan bir çocuğun market rafında gördüğü, üzerinde en sevdiği çizgi film kahramanının resminin basılı olduğu ambalajlı gıda ürününü alma ve yeme konusundaki ısrarı karşısında hayır diyemeyen ve kararlı bir duruş sergileyemeyen bir ebeveyn, istemeden de olsa çocuğuna hangi mesajı vermektedir?

Uyku düzeninin çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimindeki önemi konusunda bilinçli bir ailenin üyesi olan bir çocuğun, yaş grubu için geç kabul edilen bir saatte evden dışarı çıkıp parkta oynamak istemesi karşısında hayır diyemeyen ve kararlı bir duruş sergileyemeyen bir ebeveyn o an için çocuğunu mutlu ettiğini düşünür ama aslında gerçekte ne olmaktadır?

Ebeveynler çocuklarına kural koyduklarında onların sevgisini kaybedeceklerinden endişe edebilirler. Peki, ebeveynleri sınır koymak konusunda zorlayan esas nokta daha en başta çocuğuna sınır koymak fikri olabilir mi? Kararlı bir yetişkin gibi davranmak yerine çocukları tarafından sevgi görme ve kabul edilme ihtiyacının daha ağır basmasının kaynağı ne olabilir?

Çocukluklarından gelen yükleri ile anne-baba olma yolculuğuna çıkmak durumunda kalmış olan ebeveynler, eğer ki kendi iç farkındalıklarını sağlayabilmişler ise, çocuklarını ailenin bir uzantısı olmaktan ziyade ayrı bir birey gibi görüp davranışlarını ona göre şekillendirebilir, böylelikle de yüklerini çocuklarına taşıtmak durumunda kalmazlar.

Ebeveynler, çocuk gelişim uzmanlarının söylediklerine katılıyor ve çocuklarına sınır koymanın gerekliliğine inanıyor ancak bunu uygulayamıyorlarsa ve çocukları ile olan iletişimleri pazarlıklara, pes etmelere ve “tamam, peki, olur…” cevaplarına dönüşüyorsa, kendilerini neyin sabote ettiğini keşfetmenin zamanı gelmiş olabilir ve kendilerini neyin sınırladığını araştırabilirler.

Bu noktada ebeveyn olarak kendimize şu soruları sorabilir miyiz? Sınır koymamıza engel olan kendi sınırlarımız nelerdir? Çocuğumuza güvenli bir ortam sağlayabilmek adına koyacağımız sınırlar ile kendi engellenmişliklerimiz çatışıyor olabilir mi? Çocukluğumuzda ya da ergenliğimizde ne farklı olsaydı engellenmişlik hissimiz yerini, sevgiyle ve saygıyla sarmalanmış olarak kendi bireyselliğimizi güvenle keşfedebileceğimiz bir ortamda büyüme hissine bırakırdı? Bu soruların cevabını aramak, ebeveyn olarak bizlere kendi farkındalığımızı kazanmak konusunda bir adım olmakla birlikte, çocuklarımıza sağlayacağımız sağlıklı bir ortamın da temellerini atabilir.

Sosyal Medya'da Paylaşın

Share on linkedin
Share on facebook