Funda Erdoğan

Hayatı Rollerle Yaşamak

Funda Erdoğan

“Bana kendinden bahset” dediğimde nasıl anlatırsınız kendinizi? Yaşınıza, memleketinize, statünüze bağlı olarak değişir mi cevaplarınız ? Esnafım, öğrenciyim, anneyim, iş adamıyım, Diyarbakırlıyım, emekliyim, babaanneyim.. Şimdi size desem ki o an egonuza ne iyi geliyorsa cevabınız o oluyor, ne dersiniz? Bu cevaplar sizi mi anlatıyor, yoksa o an egonuzun varolma arzusunu mu tatmin ediyor?  

Ben bir anneyim, eşim, ailemin kızı, geliniyim, eski finansçıyım, halen öğrenciyim, İstanbulluyum, koçum.. Listeyi uzatabilirim.. Pek çoğumuz kim olduğumuzun tanımını verirken yaşam içinde üstlendiğimiz rollere göre bir tanım veririz. Nasıl olduğumuzdan ziyade, ne olduğumuza odaklanmak da diyedebiliriz belki buna. E ne güzel işte, ne var ki bunda diyebilirsiniz 😊

Rollerimizi çakıştıran bir durum ortaya çıkmadığı müddetçe şikayetimiz olmayabilir rol tanımlarımızdan ve rollerimizle hayatta var olmaktan. İş yerinde yöneticiyimdir, bazense iş arkadaşıyımdır, evde duruma göre anneyimdir, eşimdir, bazen tamirciyimdir, genelde aşçıyımdır.. Eşimin ailesinin evinde gelinimdir, iş yerinde yönetici olunması orada pek anlam ifade etmez, beklentiler farklıdır.  Roller çakışmadığı müddetçe rollerle tanımlanan bir hayatta denge hali yakalanabilir.  

Ne zamanki rollerin çakıştığı, üstüste yığıldığı kriz anları oluşsun, o zaman çatışma ve sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Çok önemli bir toplantıda çocuğunuzun hasta olduğunun haberinin gelmesi, kayınvalide ile gelinin aynı çatı altında yaşamak durumunda kalması, rollerle tanımlanmış hayatlarda ve bu hayatı yaşayan kişilerde sorunlara yol açabilen kriz anlarıdır. Peki bu kriz anlarının kısa süreli değil de uzun süreli olduğu bir zaman düşünelim..

Pandemi ile birlikte rollerin üstüste bindiği bir sürece girdik diyebilir miyiz? Pandemi öncesindeki dönemde kurumsal çalışma hayatında yer alan beyaz yaka kadın çalışan iş yerinde çalışan/yönetici idi mesai saati boyunca, eve döndüğünde anne idi, yemeğini çocuğuna da bakmakta olan bakıcı yardımcısı yapıyordu, temizlik eve gelen temizliğe yardımcı kişi tarafından hallediliyordu. Okul çağında bir çocuk var ise ev ödevlerine de destek olunuyordu belki. Pandemi ile birlikte evde çalışmaya başlayan kadının hayatında neler değişti? Kriz anı olarak tanımlayabileceği anlar günlük rutin halini aldı mı? Uzaktan öğrenim gören ilkokula giden çocuğu ile aynı masada oturup uzaktan bağlandığı işlerini yürütmeye çalışmaya başladı. IT teknisyeni oldu online eğitim aksaklıkları sebebiyle, üstelik artık her güne de yayılmış olan o önemli toplantılarından birinin ortasında. Aynı anda öğlen yemeği için kulağı mutfaktaki fırındaydı. Ya da sanalmarket siparişinin zil sesinde. Çocuğunun teneffüs molaları vardı, ama onun mola saati yoktu. Öğretmen olması gerekmemişti daha önce, çocuğunun sorularına yanıt vermek ile öğretmek farklı şeylerdi. Mesai sonrasında ödeve destek olması değil bilfiil öğretmenlik yapması gerekiyordu artık ilkokul 1. Sınıfa uzaktan başlamış çocuğuna.

Rollerle tanımlanmış bir “sen” nasıl dengeyi bulacak bu kadar rolün çakıştığı, üstüste bindiği, rol gerekliliklerinin aynı anda talep edildiği bir ortamda?

Yukarıdaki senaryoları çokça arttırmak mümkün, değişen dünya düzeninde mekan, rol kavram ve tanımları farklılaşıyor. Çok odaya sahip bir yer düşünün, pandemi öncesinde bir odadan çıkıp diğerine giriyor ve o odadaki işimiz bitince diğer odaya geri dönüyorduk. Şimdi odaları ayıran duvarlar kalmadı. Jordan Shapiro da “Yeni Çocukluk” isimli kitabında endüstri çağı ile başlayan, ev ve işyerinin mekansal olarak ayrılması durumuna, yeni dünya düzeninde artık yer kalmadığını anlatıyor. Peki bu durum nelere sebep oluyor? “Hiç bir şey tam olmuyor”, “çok yoruldum” diyen tükenmişlik duygusu içinde bocalayan insanlar görüyor musunuz etrafınızda ? Ya da “artık ne yapayım olduğu kadar” diyen, diğerlerine nazaran daha rahat görünen ama olanın aslında olması gerekenden daha az olduğu duygusunda olan insanlar ? Siz bu resmin neresindesiniz?

Rollerle tanımlanmış bir hayat içinde bilinç düzeyinin aynı kaldığı bir durumda değişen dünya düzenine adapte olunabilir mi? Adapte olabilmek için esnek olmak gerekiyorsa, katı rol tanımları kişinin esnek olabilmesine nasıl engel olur? Rollerden bağımsız olarak kişinin nasıl bir özü vardır? Bu öze nasıl ulaşılır?

Eckhart Tolle “Var Olmanın Gücü” kitabında diyor ki “kendinizi tanımlamaya çalışmaktan vazgeçin, bunu ne kendinize ne de başkalarına yapmayın. Başkalarının sizi nasıl tanımladığıyla da ilgilenmeyin. Onlar sizi tanımadıklarında, kendilerini sınırlarlar ve bu da onların sorunudur. Insanlarla paylaşıma girdiğinizde, bir fonksiyon ya da rol olarak orada kalmayın. Varlık olarak orada olun.“  Şu durumda öze nasıl ulaşırım sorusu yerini “kendiniz olun” a bırakıyor.

Egonuzun var olma ihtiyacı ile sıkı sıkıya sarıldığınız rollerinizin size ne sağladığı ve bunun yanı sıra sizi ve  ilişkilerinizi sınırlayarak nelere mal olduğu ile ilgili koçluk çalışmaları ile farkındalık kazanabilirsiniz. “Varlık, zaten tanımlanmış olan bir şeyden ziyade, saf bir potansiyeldir” diyor Tolle. Potansiyelinizi keşfetmeniz ve sağlıkla yaşamanız dileğiyle.

 

Sosyal Medya'da Paylaşın

Share on linkedin
Share on facebook