Funda Erdoğan

Mükemmelliyetçinin Bir Günü..

Funda Erdoğan

“Sabah 07:00, başucumdaki saatin alarm sesi ile uyanıyorum. Uzanıp alarmı susturuyorum. Telefonumun şarjını kontrol ediyorum. Güzel, şarj olmuş. Fişi çekiyorum. Bir süredir telefonum geceleri kapalı, radyasyon tehlikesini öğrendiğimden beri. Odamda da telefon olmamalı ama büyük İstanbul depremi kapıda. Telefon geceleri başucumda durmalı, kapalı.. Bakıcı her an gelebilir, kahvaltı yapıp çıkmalıyım. Dışarıda yağmur var mı? Evet.. Arabam kapalı otoparkta, güzel, nasıl olduysa hava tahmini sitesi haklı çıktı. Akşamdan arabayı kapalı otoparka koymak iyi oldu, unutmayayım da 3 günlük tahminlere bugün de bakayım. Hımm.. Önce kahvaltı yapayım, sonra hazırlanayım o sırada bakıcı da gelmiş olur, oğlanı öper çıkarım. Bu kıyafetle bu çanta da oldu mu ki şimdi.. Neyse, olmadı ama trafiğe kalmayayım. Kahvaltı tamam. Oğlan uyuyor, uyandırmadan öpeyim. Çantasını gene hazırlamamış.. Çalan zil, bakıcı olmalı. Gene geç kaldı. İşte yoldayım. Trafik.. Hayır, yavaşsan sol şeritte ne işin var.. İşteyim.. Bugün 2 toplantım var, yarınki sunumu da gözden geçirmeliyim. Toplantı istediğim gibi geçmedi. Bir Allah’ın kulu da işini benim gibi yapsın.. Neyi nasıl anlatacaklarını bile beceremiyorlar.. Neyse, ben hallettim. Gene de daha iyi olmalıyız, son soruya yeterince iyi cevap verebildim mi ki? Masamdayım. Yarınki sunum istediğim gibi olmamış. Kaç kere söyledim bu renk bu font olmaz diye. Neyse ben yaparım.. 21:00 oldu sunum hala yeterince iyi değil. Çıkıyorum, hiç bir şey istediğim gibi gitmedi.. Patron kesin beğenmeyecek..Oğlan uyumuş oysa ki lego oynayacaktık.. Bugün beraber zaman geçiremedik.. Oysa her gün kaliteli zaman geçirmeliyiz.. Öğretmeni mesaj yazmış, niye ağlamış ki bir resmi bitiremedi diye. Yatıyorum, yarın resim kurslarını araştırıp iyi bir tane bulurum, takviye etmek lazım. Ne kadar yorgunum ve halsizim.” 

Sevgili mükemmeliyetçi, tanıdık geldi mi? Her şeyi en iyi şekilde yapmak istersin, her şeyde en iyisi olsun istersin. Ne var ki bunda dediğini duyar gibiyim. İyi olmak, iyiyi hedeflemek, iyiye sahip olmak güzel değil mi? En iyi, en iyiyi, en iyiye..

Şimdi uzan şöyle, gözlerini kapat ve hayal et..

“Sabah 07:00, arkadaşımın hediyesi pembiş saatin sesi ile uyanıyorum. Kuş sesine mi benziyor bu ? Gülümsüyorum. Oğlum uyandı mı acaba? Gidip bir öpücük alayım. Günaydın 🙂 Resim dersi için heyecanlısın. Benim de heyecanlı olduğum bir projem var bugün anlatacağım. Vaktim var daha, ablan geldi mis gibi bir kahvaltı hazırlıyor, bu arada ne yapmak istersin? Yürüyorum, komşuyu görünce sohbet etmek için arabayı dışarı park etmiştim, yağmur yağmış çimler ne güzel kokuyor. İşte yoldayım. Trafik var. Hangi kanaldı, işyerinde arkadaşlar bahsediyordu, hah buldum, dinleye dinleye giderim. Toplantı güzel geçti, maksadına da ulaştı, elimizden geleni yapmıştık, ekip şahane, eksikleri de planlar tamamlarız. Masamdayım. Sunuma bakayım, içerik tamam, estetik tamam, farklı fikirleri var mı arkadaşlara da danışayım. Oğlanın resim dersi nasıl geçti acaba, onu heyecanlı görmek güzel, resim kursuna gitmekten bahsetti, saat 18:30 işim bittiğine göre isterse beraber gider bakarız. Uyumadan da yürüyüşümü yaparım, hava tertemiz, mis.”

Ne dersiniz? Mükemmel olmak uğruna ödenen bedeller, hayatın nasıl da ıskalanabileceği, en iyi olsun derken masumca ve akıllıca sanılan isteklerin ve beklentilerin kişiyi ve ilişkide olduğu herkesi nasıl zorlayabileceği görülüyor mu?

Sevgili dostum, sen olduğun halinle tamsın, sen olduğun halinle güzelsin, yeterlisin. İzin ver de, kırılmasın diye bin bir kuralla elinde tuttuğun yumurtalar artık kırılsın, güzel bir omletin keyfini çıkar. Sor kendine senin kırılmasından bu kadar çok korktuğun yumurtaların ne? Ya hiç kırılmazlarsa?

Sosyal Medya'da Paylaşın

Share on linkedin
Share on facebook